“KISA DALGA HATIRALAR” YAPITI ÜZERİNE
“Kısa Dalga Hatıralar” yapıtı, Sosyalist – Devrimci mücadele geleneğinden gelen Mehmet Salmanoğlu’nun yazdığı yapıtın adıdır.
Bu yapıt, ülkemizin 1960’lı yıllardan günümüze değin siyasal tarih ve sosyolojik haritasını, politik bir ömrün çetelesini tutmaktadır.
Kitabın yazarı Mehmet Salmanoğlu, her zamanki gibi; her ne kadar alçakgönüllülük gösterip, mütevazı davranmışsa da; Ben bu yapıtı, Bir Ömrün Adandığı “Kısa Dalga Hatıralar” olarak adlandırmayı daha uygun görüyorum.
Mehmet Salmanoğlu aykırı duruşunu, devrimci tinini – ruhunu; Fransız İşgal güçlerine ilk karşı koyan; silahlandırdığı 20 çete ve yeğenleri ile birlikte; Çetelerin ilk karargahı Büyükburç Köyündeki Kuvayı Milliyeye katılan Fatiklili Dedesi Ömer Çavuş’tan alır.
Dedesi Ömer Çavuştan gelen işgale, haksızlığa karşı koyma; dini, mezhebi, dili cinsiyeti, rengi kim, ne olursa olsun; mazlumun yanında – zalimin ve zulmün karşısında olmasını getirir.
1961 liseli yıllarından itibaren sol devrimci duruşa – sosyalist emek mücadelesi saflarında kendini konumlayan Salmanoğlu’nun Dünya Klasikleriyle başlayan okuma, araştırma ve öğrenme merakı; Türk edebiyatının devleri Orhan Kemal, Yaşar Kemal yapıtlarıyla devam eder. Hatta fakir ve yoksul olduğu için nişanlısını elinden alıp, yeğeni Kel Musa’ya vermeye kalkan Abdi Ağanın zulmüne, haksızlığına, namussuzluğuna karşı koymak için Kendini Toroslara vuran; Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i yerine koyan bir duygu ve düşünce içinde daha da kamçılanır. Felsefenin Temel İlkeleri, Sosyalizmin Alfabesi gibi temel yapıtlarla okuma ve araştırmasının sürdürdüğünü görüyoruz.
Bu yapıtın yazarı Mehmet Salmanğlu’nun siyasal mücadele yaşamı; Altınözü’nde, Antakya’da ve giderek ülke genelinde gelişen siyasi tarihimizin ve tarihsel, siyasal sosyolojinin izdüşümü – haritası niteliğindedir.
Gittikçe emekten, emekçiden, ezilenden ve mazlumdan yana olan sosyalist dünya görüşü zenginleşen ve netleşen Salmanoğlu, İlk örgütlü mücadeleye Türkiye İşçi Partisi saflarında başlar.
Türkiye Solunun ve TİP’in entelektüel kadrosu Behice Boran, Çetin Altan ve Mehmet Ali Aybar ile tanışır. Bu sosyalist kadro ona, sarsılmaz sosyalist inancın heyecanını verir ve onurunu yaşatır. Ve ilk politik – sınıf mücadelesi, 1965’te yapılan seçimlerle Hatay’da TİP ile başlar.
1965’te üniversiteyi kazanır, İstanbul’a gider. İstanbul’da FKF – Fikir Federasyonları Kulübü’nün çalışmalarına katılır. 6. Filonun İstanbul’a gelişini protesto eylemlerinde ABD Bayrağını yakarlar.
1965’in Ekim ve Kasım aylarında sol potansiyelin yoğun olduğu İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi kentlerde; Emperyalizmin kışkırtıp, körüklediği – Rum ve Türk halklarını boğazlattığı Kıbrıs’ta gelişen kanlı olaylara karşı; “Kıbrıs Sorunu” üzerine düzenlenen mitinglere tanıklık eder.
1967’de Kemal Türkler ’in başkanlığında kurulan DİSK’in; kuruluş, örgütlenme ve mitinglerine, TİP’in başlattığı “Doğu Mitinglerine” katılır.
Salmanoğlu 1968 – 1969 eğitim – öğretim yıllarında İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi ve devrimci öğrenci Gençlik Lideri Deniz Gezmiş ile tanışır. Gezmiş’in önderliğinde, İstanbul Üniversitesi’nin Polis – Üniversite işbirliğiyle uyguladığı Hoca ve öğrenci faşizan kıyımları uygulamalarını protesto ederler, üniversitenin toplantı halindeki senatosunu basarlar.
Öğrenci Lideri Deniz Gezmiş’in önderliğinde; 30 Ekim 1968’de Samsun’dan başlayıp – 10 Kasım’da Ankara – Anıtkabir’de bitecek olan “Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü” nün hazırlık ve gerçekleştirilmesine tanıklık eder.
İşkence sonrası, Polisin Karakolun penceresinden atarak katlettiği yakın arkadaşı Devrimci Vedat Demircioğlu’nu kaybetmesi, yazar Mehmet Salmanoğlu’nu derinden yaralar. Günlerce kendine gelemez, yemeden, içmeden kesilir.
Fakat yaşam ve yaşamın bir parçası olan siyasi mücadele devem etmektedir. Kendini toparlar, yaşamın – Kapitalist Emperyalist sistemin uzlaşmaz çelişkisi; ezen ve ezilenin sınıf mücadelesine devam eder.
Ülkedeki siyasal olaylar gittikçe hız kazanır, çelişkiler uzlaşmaz bir durum alır: Siyasi tarihimize 16 Şubat “Kanlı Pazar” olarak geçen olaylarda, Mahir Çayan ile tanışır. Mahir Çayan ve Mehmet Salmanoğlu – her ikisi de “Kanlı Pazar” olaylarında yaralanmıştır. Bir evden aldıkları tentürdiyot ve gazlı bezle birbirlerinin yaralarını sararlar.
Ülkede olaylar bütün hızıyla devam ederken; 1970’ten itibaren Devrimci Mücadele içinde, siyasi ayrılıkların – fraksiyonların – politik mücadele etme anlayışlarının mantar gibi türediği dönemin canlı tanığı olur.
Bu siyasi ayrılıkların getirip, dayattığı sınıf mücadelesi; Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ı yol ayrımına getirir: Deniz ve Mahir ülkenin “Tam Bağımsızlığı” için verilen siyasi ve politik savaşımda ayrı düşerler.
Siyasi yaşamına TİP içinde başlayan Salmanoğlu, siyasi ayrılıkların – politik mücadele yöntemlerinin kaçınılmaz kıldığı sosyalist mücadeleye; kendini TKP içinde konumlandırır ve devam eder.
12 Eylül 1980 Askeri Faşist darbesi, Türkiye Solunun üzerinden bir Karabasan gibi geçerken; Emperyalizmin iktidara taşıdığı 1950 Menderes iktidarıyla fonlanmaya başlayan Yeşil Kuşak Projesinin tarikat ve cemaatlerinin yolu açılır.
Benim de payıma düşeni çektiğim 12 Eylül Faşizminin ünlü hapishanelerinden bir de; İskenderun / Akçay Askeri Cezaeviydi.
Akçay Askeri Cezaevinin Mehmet İpek adında bir Astsubay Kıdemli Başçavuş Müdürü vardı. Siyasiler ona “Taşaklı” derlerdi. Çünkü çok küfürlü konuşurdu. Sanki eşeğin o kocaman şeyi onundu ve sadece onda vardı.
Tavşan yürekli korkak, şüpheci, bir serçe kuşu gibi ürkek, çocuk ruhlu acayip bir görev adamı, iğrenç bir işkencecidir Mehmet İpek. Mehmet Salmanoğlu’nu her gördüğünde: “Napon Goca Gomonist?” sorusuyla başlayan, küfürlerle devam eden sataşmalar…
12 Eylül faşizminin en kanlı şiddetini uygulayan Mehmet İpek’i ve Akçay Askeri Cezaevini anlattığım şiirimden bir kesit:
………
Vakur görünen bir deve kervanı gibi
Güneye uzanan Amanos’ların eteğinde
Haşmetle bakar körfeze Akçay Askeri Cezaevi
Sarışın, şişman, orta boylu, Çorumlu
Göbeği belirgin, besili kadanalar gibi
Çıkıntıları şiş, geniş // Kolları boyuna göre uzun
Hiçbir şeyi dert etmemiş // Düşünce yoksulu, martabanı yüzlü
Gök mavisi küçük, çekik gözlü // Alnı açık, geniş, düz, çizgisiz
Kaşları belli belirsiz
Yüzüne uydurulmaya çalışılmış
Üzerine çökülmüş gibi burnu basık, yayvan
“C“ harfi gibi ağzı uzun, dudaklar kâğıttan ince
Kulakları büyükçe, hafiften kepçe
Boynu kalın, kısa / Elleri her zaman semersi popolarında
Apış araları ıslak, contalı pantolon giyen
“Emretsinler, Benzin Döker, Yakarım Sizi” diyen
Amanosları kendisi yaratmış // Toroslar dedesinden kalmış
Güvenli, rahat, meydan savaşı kazanmış
Zafer sarhoşu, general edalı // Kıdemli astsubay müdürümüz
İnsanlığa dair duygunun esmediği
Yarıkkaya’nın rüzgârı gibi // Yüzü, yüreği soğuk, sert, cellat
Bin bir nazla açılır devasa demir kapılar
Mekanizma seslerine karışır // Süngü tak sesleri, çığlıklar
Nefesler tutulur Sinirler gergin, soğuk ve sessiz
Düşer civan yüreklere kapı altı
Başlar ecel terleri
Ve dehşete ve cehenneme dönüşür
En has uykularda yaşanmamış
Başka baharlara kalmış güzelim düşler
……….
İnsan takâtını aşan, acı ve işkencelere karşın; onurundan, yurtseverlik duygusundan ve dünya görüşü inancından ödün vermeyen bir iradenin yazdığı bu yapıt; artı ve eksileriyle, eleştiri ve özeleştirileriyle, ülkemizin yakın tarihi devrimci – sosyalist mücadelesine ışık tutan bir yapıt olmuştur.
Bu nedenle Halkların Kurtuluşunun bu onurlu mücadelesi saflarında yer almış – çok ağır bedeller ödemiş; fakat yılgınlığa, yorgunluğa ve dargınlığa düşmemiş; yaşayan, canlı tanık, Dostum Mehmet Salamaoğlu’nu kutluyorum.
Mutlaka okunması, ders alınması gereken bir yapıttır “Kısa Dalga Hatıralar.”
Halil Yılmaz – Hıtmiye
Eğitimci – Şair – Yazar
www.hitmiye.com
Suha_6331@hotmail.com
Not : Bu haber HamdiPhone editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak geldiği şekliyle alınmıştır.
Bu haberlerin hukuki muhatabı haber kaynaklarıdır.
Haberlerle ilgili her tür şikayetinizi appleturkiye81@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz.
Hiç yorum yok: